Aylık arşiv Eylül 29, 2024

An ou année

AN: Fransızcada bir zaman birimine işaret eder ve kardinal sayılardan sonra her zaman “an” kullanırız.

  • J’ai 20 ans. (20 yaşındayım.)
  • Il a vécu ici pendant 5 ans. (Burada 5 yıl yaşadı.)
  • Je vais en France deux fois par an. (Yılda iki kez Fransa’ya giderim.)

 

ANNÉE : Sıfatlarla, sıra sayılarıyla veya süreyi vurgulamak için kullanırız.

Avec des nombres ordinaux :

  • Je suis en troisième année de droit à l’université de Lyon. (Lyon Üniversitesi’nde hukuk üçüncü sınıf öğrencisiyim.)
  • C’est ma première année à Lyon. (Lyon’da ilk yılım.)

 

Avec des adjectifs qualificatifs, démonstratifs, indéfinis et la durée :

  • C’est une grande année !
  • O va partir au Canada cette année. (Bu yıl Kanada’ya gideceğiz.)
  • Il a passé plusieurs années à l’étranger pour ses études. (O, eğitim için birkaç yılını yurt dışında geçirdi.)
  • Cela fait combien d’années que tu vis ici ? (Burada kaç yıldır yaşıyorsun?)
  • En quelle année as-tu terminé tes études ? (Eğitimini hangi yıl bitirdin?)

Attention !

Le Nouvel an et la nouvelle année.

L’an prochain et l’année prochaine

L’an dernier et l’année dernière

 

  1. J’apprends le français depuis quatre ans. (Dört yıldır Fransızca öğreniyorum.)
  2. J’apprends le français depuis quatre années. (Dört yıldır Fransızca öğreniyorum.)

İkinci cümledeki “années” kelimesi, yılların süresine vurgu yapar. Bu sürecin ne kadar zorlu ve uzun geçtiğini vurgulamak için kullanılmıştır.

 

Matin, soir, jour / Matinée, soirée, journée

Jour et journée

LE JOUR : Bir gün 24 saatlik bir süredir. Zamanın bir belirli anı veya bir günü ifade eder.

Attention: Bir günde(un jour), bir gündüz (une journée), bir akşam(une soirée) ve bir gece(une nuit) vardır.

  • Il y a sept jours dans une semaine. (Haftada yedi gün vardır.)
  • Ça fait 2 jours que nous attendons sa réponse. (İki gündür cevabını bekliyoruz.)
  • Nous partirons dans trois jours. (Üç gün içinde yola çıkacağız.)
  • Chaque jour, il y a quelque chose de nouveau à apprendre. (Her gün öğrenilecek yeni bir şey var.)
  • Je viendrai demain, c’est un grand jour pour moi. (Yarın geleceğim, bu benim için büyük bir gün.)

Pour la fréquence:

  • Ils font du yoga deux jours par semaine. (Haftada iki gün yoga yapıyorlar.)
  • Je bois du café deux fois par jour. (Günde iki kez kahve içiyorum.)
  • Nous mangeons au restaurant un jour par semaine. (Haftada bir gün restoranda yemek yiyoruz.)

Avec tous les:

  • Elle fait du jogging tous les jours. (Her gün koşuyor.)

 

LA JOURNÉE : Zamanın içindeki deneyim veya süreç üzerine odaklanır.

  • Je vous souhaite une bonne journée. (Size iyi günler dilerim.)
  • Il va pleuvoir toute la journée. (Bütün gün yağmur yağacak.)
  • Nous avons prévu une réunion pour la journée de demain. (Yarınki gün için bir toplantı planladık.)

 

“Un jour”: Somut ve belirli bir gün ya da takvimde işaretlenmiş bir zamanı belirtir.

“Une journée”: Günün süresi boyunca yapılan aktiviteleri ya da olayların genel zaman dilimini ifade eder.

 

 Matin et Matinée

➜ LE MATIN : Sabahın genel zamanına ya da belirli bir saate odaklanır.

  • Le matin, je prends toujours un café avant de commencer ma journée. (Sabahları, güne başlamadan önce her zaman bir kahve içerim.)
  • Tous les matins, elle lit le journal. (Her sabah gazete okur.)
  • Le matin, il y a souvent beaucoup de circulation. (Sabahları genellikle çok trafik olur.)
  • Il a travaillé hier matin. (Dün sabah çalıştı.)
  • Chaque matin, je bois un verre d’eau. (Her sabah,bir bardak su içerim.)
  • Quelques matins, je préfère rester au lit plus longtemps. (Bazı sabahlar yatakta daha uzun kalmayı tercih ederim.)

 

➜ LA MATINÉE : Süreç vurgulanır. Sabahın tamamını, yani sabah boyunca geçen zamanı ifade eder.

  • Ils ont travaillé toute la matinée sur ce projet. (Bu proje üzerinde tüm sabah çalıştılar.)
  • Je vais chez le médecin dans la matinée. (Sabah saatlerinde doktora gideceğim.)
  • Quelle matinée horrible ! (Ne korkunç sabah !)

 

Soir et Soirée

➜ LE SOIR : Bir eylemin tam olarak gerçekleştiği anı belirler.

  • Je regarde la télévision le soir. (Akşamları televizyon izlerim.)
  • Nous dînons ensemble tous les soirs. (Her akşam birlikte akşam yemeği yeriz.)
  • Paul viendra ce soir. (Paul bu akşam gelecek.)
  • Je vais au concert lundi soir.(Pazartesi akşamı konsere gidiyorum.)
  • Il est six heures du soir. (Saat akşam altıdır.)
  • On reste à la plage du matin au soir. (Sabahtan akşama kadar plajda kalıyoruz.)

➜ LA SOIRÉE :  Süreç vurgulanır.

  • Il a passé toute la soirée devant la télé ! (Tüm akşamını televizyonun önünde geçirdi.)
  • Ils arriveront dans la soirée de lundi. (Onlar pazartesi akşamı saatlerinde gelecekler.)
  • Quelle soirée! (Ne akşamdı!)
  • Nous allons au cinéma ce soir pour une soirée tranquille. (Bu akşam sakin bir akşam için sinemaya gidiyoruz.)
  • C’est une magnifique soirée ! (Harika bir akşam!)

Attention: La soirée klimesinin “parti” anlamı da vardır.

  • Nous avons organisé une soirée pour son anniversaire. (Onun doğum günü için bir parti düzenledik.)
  • Nous allons à la soirée dimanche soir pour une soirée amusante. (Pazar akşamı eğelenceli bir akşam için bir etkinliğe gideceğiz.)

Özetle:

Matin, soir, ve jour: Belirli zaman dilimlerini ifade eder. Bir eylemin tam olarak gerçekleştiği anı belirler.

Matinée, soirée, ve journée: Sürekliliği veya o zaman dilimi içindeki deneyimleri ifade eder, daha genel ve geniş zaman dilimlerini kapsar.

  • J’arriverai dans la soirée. (Akşam saatlerinde, geniş bir zaman dilimini kapsar.)
  • J’arriverai ce soir. (O günün akşamını net bir şekilde belirtir.)

« Déjà »

“Déjà,” Fransızca’da bir zarf olarak kullanılır. Bu kelime, “zaten,” “çoktan,” “daha önce,” “öncelikle” gibi anlamları ifade eder ve genellikle bir olayın, durumun ya da eylemin zamanını veya varlığını vurgulamak için kullanılır.

 

1) Déjà = Zaten, çoktan

  • -Est-ce que tu veux lire ce livre ? (Bu kitabı okumak ister misin?)

          -J’ai déjà lu ce livre. (Bu kitabı zaten okudum.)

  • -Assure-toi de bien faire ce travail. (Bu işi düzgün yaptığından emin ol.)

          -Je le fais déjà correctement. (Ben zaten doğru bir şekilde yapıyorum.)

  • C’est déjà vendredi ! Mais ça passe tellement vite oh là là là ! (Zaten Cuma olmuş! Ama zaman o kadar hızlı geçiyor ki, oh la la la!)

 

  • -Tu n’es pas encore arrivé ? (Sen henüz varmadın mı ?)

              -Si, je suis déjà arrivé ! Je t’attends. (Ben çoktan geldim.  Seni bekliyorum.)

  • Quand je suis arrivé à la fête, tout le monde était déjà parti. (Partiye vardığımda herkes çoktan gitmişti.)

 

2) Déjà = daha önce

  • -Tu es déjà allée Paris ? (Daha önce Paris’e gittin mi ?)

          -Non, je ne suis jamais allée Paris. (Hayır, Paris’e hiç gitmedim.)

 

  • -As-tu déjà vu ce film ? (Daha önce bu filmi izledin mi? )

           -Oui, je l’ai déjà vu. (Evet, onu daha önce izledim.)

 

3) Déjà = öncelikle

“Déjà” günlük konuşma Fransızcasında bir eylemi başlatma, bir durumu düzeltme veya bir noktayı hemen vurgulama amacıyla kullanılır. “Déjà” kullanıldığında, genellikle eyleme geçme zamanı geldiği ya da konuşulacak daha fazla şey olmadığını ifade eder.

  • Déjà, arrête de te plaindre et aide-moi avec cette tâche. (Öncelikle, şikayet etmeyi bırak ve bu görevde bana yardım et.)

 

  • Déjà, arrête de me dire ce que je dois faire ! (Öncelikle, bana ne yapmam gerektiğini söylemeyi bırak!)

 

4) Déjà =şu an için, en azından

Bu kullanımı bir şeyin minimum seviyede iyi olduğunu veya bir başlangıç olduğunu ifade eder.

 

  • Vous mélangez les fruits frais. Déjà là rien que ça c’est trop bon. (Taze meyveleri karıştırıyorsunuz. Şua anda sadece bu bile çok lezzetli.)

 

  • Il n’a pas fini le travail, mais il a fait des progrès. C’est déjà ça. (İşi tamamlamadı, ama ilerleme kaydetti. Bu en azından iyi.)

 

  • Ce n’est pas un emploi à plein temps, mais c’est déjà ça de pris(gagné) ! (Tam zamanlı bir iş değil, ama bu da bir kazanç!)

C’est toujours ça= C’est déjà ça.

 

5) Déjà = ne çabuk! bu kadar erken mi?

“Déjà” sürpriz veya şaşkınlık ifadesi olarak kullanılır. Bu bağlamda “déjà”, olayın beklenenden daha hızlı veya erken bir şekilde gerçekleştiğini ifade eder.

  • -Nous avons vendu tous les billets pour le concert. (Konserin tüm biletlerini sattık.)

          -Quoi, déjà ? (Ne çabuk!)

 

  • -Il vous reste 15 minutes ! (15 dakikanız kaldı!)

          -Quoi, déjà ? Ce n’est pas possible ! – (Ne çabuk! Bu olamaz!)

 

6) Déjà = idi?

Daha önce üzerinde durulmuş bir konunun unutulan bir parçasının tekrar hatırlatılması için o bilginin karşıdan tekrar talep edilmesi amacıyla kullanılır.  

  • On se voit où, déjà ? (Nerede buluşuyorduk?)

 

  • C’est quoi déjà ça ? (Bu neydi ki?)

 

Not: Déjà-vu” ifadesi genellikle bir durumu daha önce yaşamış gibi hissetmek için kullanılır, bu da kişiye tanıdık gelen bir deneyim veya olay anlamına gelir.

  • Quand il a entendu cette chanson, il a eu une forte impression de déjà-vu.
    (Bu şarkıyı duyduğunda güçlü bir déjà-vu hissi yaşadı.)

 

Exercice :

  1. Bir filmi daha önce izlemiş olma durumu.
  2. Bir işin çoktan tamamlandığını ifade etme.
  3. İlk olarak yapılması gereken bir şeyi belirtme.
  4. Bir bilgiye tekrar ihtiyaç duyduğunuzu belirtme.
  5. Bir olayın beklenenden daha hızlı bir şekilde gerçekleştiğini ifade etme.
  6. Hali hazırda gerçekleşmiş olduğunu ifade etme.
  7. Bir şeyin minimum düzeyde başarılı olduğunu ifade etme.

 

  1. a)Déjà, on a réservé l’hôtel, c’est un bon début.
  2. b) Quand je suis arrivé, il avait déjà terminé son travail.
  3. c) C’est déjà la troisième fois que je t’explique ça.
  4. d) C’était quoi l’adresse, déjà ?
  5. e) Il est déjà 18 heures ? Quoi, déjà ?
  6. f) Déjà, commençons par organiser les documents.
  7. g) J’ai déjà vu ce film.
error: İçerik Kopyalanamaz!