“Déjà,” Fransızca’da bir zarf olarak kullanılır. Bu kelime, “zaten,” “çoktan,” “daha önce,” “öncelikle” gibi anlamları ifade eder ve genellikle bir olayın, durumun ya da eylemin zamanını veya varlığını vurgulamak için kullanılır.
1) Déjà = Zaten, çoktan
- -Est-ce que tu veux lire ce livre ? (Bu kitabı okumak ister misin?)
-J’ai déjà lu ce livre. (Bu kitabı zaten okudum.)
- -Assure-toi de bien faire ce travail. (Bu işi düzgün yaptığından emin ol.)
-Je le fais déjà correctement. (Ben zaten doğru bir şekilde yapıyorum.)
- C’est déjà vendredi ! Mais ça passe tellement vite oh là là là ! (Zaten Cuma olmuş! Ama zaman o kadar hızlı geçiyor ki, oh la la la!)
- -Tu n’es pas encore arrivé ? (Sen henüz varmadın mı ?)
-Si, je suis déjà arrivé ! Je t’attends. (Ben çoktan geldim. Seni bekliyorum.)
- Quand je suis arrivé à la fête, tout le monde était déjà parti. (Partiye vardığımda herkes çoktan gitmişti.)
2) Déjà = daha önce
- -Tu es déjà allée Paris ? (Daha önce Paris’e gittin mi ?)
-Non, je ne suis jamais allée Paris. (Hayır, Paris’e hiç gitmedim.)
- -As-tu déjà vu ce film ? (Daha önce bu filmi izledin mi? )
-Oui, je l’ai déjà vu. (Evet, onu daha önce izledim.)
3) Déjà = öncelikle
“Déjà” günlük konuşma Fransızcasında bir eylemi başlatma, bir durumu düzeltme veya bir noktayı hemen vurgulama amacıyla kullanılır. “Déjà” kullanıldığında, genellikle eyleme geçme zamanı geldiği ya da konuşulacak daha fazla şey olmadığını ifade eder.
- Déjà, arrête de te plaindre et aide-moi avec cette tâche. (Öncelikle, şikayet etmeyi bırak ve bu görevde bana yardım et.)
- Déjà, arrête de me dire ce que je dois faire ! (Öncelikle, bana ne yapmam gerektiğini söylemeyi bırak!)
4) Déjà =şu an için, en azından
Bu kullanımı bir şeyin minimum seviyede iyi olduğunu veya bir başlangıç olduğunu ifade eder.
- Vous mélangez les fruits frais. Déjà là rien que ça c’est trop bon. (Taze meyveleri karıştırıyorsunuz. Şua anda sadece bu bile çok lezzetli.)
- Il n’a pas fini le travail, mais il a fait des progrès. C’est déjà ça. (İşi tamamlamadı, ama ilerleme kaydetti. Bu en azından iyi.)
- Ce n’est pas un emploi à plein temps, mais c’est déjà ça de pris(gagné) ! (Tam zamanlı bir iş değil, ama bu da bir kazanç!)
C’est toujours ça= C’est déjà ça.
5) Déjà = ne çabuk! bu kadar erken mi?
“Déjà” sürpriz veya şaşkınlık ifadesi olarak kullanılır. Bu bağlamda “déjà”, olayın beklenenden daha hızlı veya erken bir şekilde gerçekleştiğini ifade eder.
- -Nous avons vendu tous les billets pour le concert. (Konserin tüm biletlerini sattık.)
-Quoi, déjà ? (Ne çabuk!)
- -Il vous reste 15 minutes ! (15 dakikanız kaldı!)
-Quoi, déjà ? Ce n’est pas possible ! – (Ne çabuk! Bu olamaz!)
6) Déjà = idi?
Daha önce üzerinde durulmuş bir konunun unutulan bir parçasının tekrar hatırlatılması için o bilginin karşıdan tekrar talep edilmesi amacıyla kullanılır.
- On se voit où, déjà ? (Nerede buluşuyorduk?)
- C’est quoi déjà ça ? (Bu neydi ki?)
Not: “Déjà-vu” ifadesi genellikle bir durumu daha önce yaşamış gibi hissetmek için kullanılır, bu da kişiye tanıdık gelen bir deneyim veya olay anlamına gelir.
- Quand il a entendu cette chanson, il a eu une forte impression de déjà-vu.
(Bu şarkıyı duyduğunda güçlü bir déjà-vu hissi yaşadı.)
Exercice :
- Bir filmi daha önce izlemiş olma durumu.
- Bir işin çoktan tamamlandığını ifade etme.
- İlk olarak yapılması gereken bir şeyi belirtme.
- Bir bilgiye tekrar ihtiyaç duyduğunuzu belirtme.
- Bir olayın beklenenden daha hızlı bir şekilde gerçekleştiğini ifade etme.
- Hali hazırda gerçekleşmiş olduğunu ifade etme.
- Bir şeyin minimum düzeyde başarılı olduğunu ifade etme.
- a)Déjà, on a réservé l’hôtel, c’est un bon début.
- b) Quand je suis arrivé, il avait déjà terminé son travail.
- c) C’est déjà la troisième fois que je t’explique ça.
- d) C’était quoi l’adresse, déjà ?
- e) Il est déjà 18 heures ? Quoi, déjà ?
- f) Déjà, commençons par organiser les documents.
- g) J’ai déjà vu ce film.