Fransızcada “en” edat (préposition) ya da zamir (pronom) olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda zarf-fiil (gérondif) yaparken de “en” edatı kullanılır.
Edat olarak “en”
Yer/zaman/niteleme edatı olarak:
Ülkelerin ya da bölgelerin ve kıtaların önünde kullanılır.
Feminin ülke/bölge + Sesli harfle başlayan ülke/bölge
- Je vais en Espagne.(İspanya’ya gidiyorum.)
- Je voyage en Iran. (İran’a seyahat ediyorum.)
- Je travaille en Île-de-France. (Île-de-France bölgesinde çalışıyorum.)
- Mon oncle vit en Asie. (Amcam Asya’da yaşıyor.)
Yer adlarının önünde kullanılır.
En ville, en montagne, en prison …
- Toutes ces réalités coexistent en banlieue.
- En montagne, les glaciers disparaissent.
Ayların, yılların ve mevsimlerin önünde kullanılır.
- Je suis né en 1992.
- En octobre, les forestiers partent à la chasse au gland. (Ekim ayında ormancılar meşe palamudu avına çıkarlar.)
- Ouvrez les fenêtres en (plein) hiver pour optimiser le chauffage. (Isıtmayı optimize etmek için pencereleri kışın ortasında açın.)
Not: Mevsimlerden sadece ilkbahar mevsiminde “au” edatı kullanılır. -Au printemps-
Süre tanımlamak için “en” edatı kullanılabilir.
- Je peux apprendre le français en deux ans. (İki yılda Fransızca öğrenebilirim.)
- J’arrive en 5 minutes. (5 dakikaya geliyorum.)
İçine oturup yerleşeceğimiz bir araçtan bahsediyorsak “en” edatı kullanılır.
- Elle voudrait voyager en bateau. (O gemiyle seyahat etmek istiyor.)
Bir cismin neden yapıldığı “en” edatıyla belirtilir.
- un bracelet en or (altın bilezik)
- un chat en peluche. (peluş kedi)
- une porte en fer (demir kapı)
- Ce sont des bijoux en or. (Bunlar altın takılar.)
Zarf-fiil “en” edatıyla belirtilir.
- Elle mange en regardant la télévision. (Televizyon izlerken yemek yer.)
- Tu peux réussir en travaillant beaucoup. (Çok çalışarak başarabilirsin.)
Diğer durumlar
Être en retard, être en plein de, être en forme, croire en soi, être en colère, en premier, en français, en ligne, en morceaux …
- Desolé(e), je suis en retard. (Üzgünüm geciktim.)
- Croire en soi c’est le premier pas vers la réussite. (Kendinize inanmak başarının ilk adımıdır.)
- Le réseau fonctionne, je suis en ligne. (Ağ çalışıyor, çevrimiçiyim.)
- Je suis assez bon en anglais. (İngilizcem yeteri kadar iyi.)
- C’est un film un turc avec des sous-titres en français. (Bu, Fransızca altyazılı bir Türk filmidir.)
- Elle est arrivée en premier. (O önce geldi.)
- – En quelle classe tu es maintenant ? (Şu anda hangi sınıftasın?)
.– Je suis en première. (Ben birinci sınıftayım.)
- Séparez en deux, en coupant le poulet entre l’os du pilon et le haut de cuisse. (Tavuğu kalça kemiği ile uyluk arasından keserek ikiye bölün.)
Zamir olarak “en”
Zamirler, tekrarlamak istenmeyen isimlerin yerini alır. “En” zamiri -istisnalar haricinde- cansız varlıkların yerine geçer.
“De” edatı alan fiillerde kullanılır. Hangi zamirin kullanılacağını bilmek için fiil yapısını da bilmek gerekir. Dolaylı tümleç (COI) yerine “en” zamirini alır.
Avoir envie de, avoir besoin de, parler de…
- – Vous avez envie de chocolat? (Çikolata istiyor musunuz?)
.– Oui, nous en avons envie ! (Evet, (ondan) istiyoruz.)
- J’ai besoin de ma voiture – J’en ai besoin. (Yarın arabama ihtiyacım var. – Ona ihtiyacım var.)
- –Elle parle de sa voiture ?
.- Oui, elle en parle. (Arabasından mı bahsediyor? (Evet, bundan bahsediyor.)
“En” zamiri ile bazı ifadeler oluşturulmuştur.
En avoir marre, s’en aller, en avoir assez, en vouloir à quelqu’un, ne pas s’en faire, s’en sortir…
- Va-t’en ! (Defol!)
- Ne t’en fais pas, tu t’en sortiras. (Endişelenme, üstesinden geleceksin.)
- Je n’en peux plus. (Artık katlanamıyorum.)
- Je lui en veux. (Ona öfkeliyim ya da affetmiyorum.)
- Je m’en fiche ! (Umrumda değil!)
“En” belirsiz bir miktarın yerini alır, yani parçasal tanımlılık (du, de la, de l’, des) tarafından sunulan bir öğenin yerini alır.
- – Tu veux du sel dans le soupe? – Oui, j’en veux. (- Çorbaya tuz ister misiniz? – Evet ondan istiyorum.)
- – Tu n’achètes pas de chocolat ? – Non, je n’en achète pas. (- Çikolata almıyor musunuz? – Hayır, ondan almıyorum.)
“En” ayrıca az çok tanımlanmış bir niceliğin yerine geçer: bir, iki, üç, … çok, biraz, … Bu durumda, ifade edilen nicelik cümlenin sonuna yerleştirilir.
- – Vous avez un stylo? (Kaleminiz var mı?)
.– Oui, j’en ai un. (Evet, (ondan) bir tane var.)
- – Tu as beaucoup de temps ? (Çok zamanın var mı?)
.- Oui, j’en ai beaucoup. (Evet, (ondan) çok var.)
- – Tu as assez du pain ? (Yeteri kadar ekmek var mı?)
.– Oui, j’en ai assez. (Evet, (ondan) yeteri kadar var.)