Aylık arşiv Şubat 27, 2022

Poser une question ou demander une question ?

 

Fransızcada en çok yapılan hatalardan birisi “soru sormak” anlamında “demander une question” ifadesinin kullanılmasıdır. Fransızcada böyle bir kullanım yoktur. Bunun yerine “poser une question” ifadesinin kullanılması gerekir.

 

Poser une question : soru sormak

  • Est-ce que je peux vous poser une question ? (Size bir soru sorabilir miyim?)
  • Posez-moi vos questions. (Sorularınızı bana sorunuz.)
  • Elle va poser cette question au docteur. (O, bu soruyu doktora soracak.)
  • Tu me poses beaucoup de questions ! (Bana çok soru soruyorsun!)
  • Ce sont des exemples de questions à poser en entretien d’embauche. (Bunlar bir iş görüşmesinde sorulacak soru örnekleridir.)

Demander qqch à qqn

Demander à qqn de faire qqch 

Bu fiil, birinden bir şey istemek ve birine bir şey sormak anlamlarında kullanılmaktadır.

  • Je vous demande des conseils pour améliorer le français. (Fransızcayı geliştirmek için sizden tavsiye istiyorum.)
  • Elle a demandé de congé payé de 4 jours maximum. (4 güne kadar ücretli izin istedi.)
  • Il demande de l’aide. (Yardım istiyor.)
  • Je lui demande de ranger sa chambre. (Ondan odasını toplamasını rica ediyorum.)
  • J’aimerais bien te demander quelque chose. (Sana bir şey sormak istiyorum.)
  • Demandez-vous exactement ce que vous voulez. (Kendinize tam olarak ne istediğinizi sorun.)
  • Je me demande pourquoi ils ont besoin de tant d’argent. (Neden bu kadar çok paraya ihtiyaçları olduğunu merak ediyorum.)
  • Est-ce que je peux vous demander pourquoi vous avez choisi ce métier ? (Bu mesleği neden seçtiğinizi sorabilir miyim?)
  • Qui demandez-vous ? (Kimi soruyorsunuz?)
  • Ton amie te demande au téléphone. (Arkadaşın telefonda seni soruyor.)

L’abréviation de madame, mademoiselle, monsieur

  • Monsieur(bay) kelimesi, “mon” ve “seigneur” kelimelerinin birleşiminden gelir. Messieurs(baylar) ise Monsieur kelimesinin çoğul halidir. Monsieur kelimesinin kısaltması her zaman “M.” olarak yazılır. Messieurs kelimesinin kısaltması ise “MM.” olarak yazılır.

 

  • Madame(hanımefendi) kelimesinin kısaltması her zaman “Mme” olarak yazılır. Mesdames (hanımlar) ise Madame kelimesinin çoğul halidir. Mesdames kelimesinin kısaltması ise “Mmes” olarak yazılır.

 

  • Mademoiselle kelimesi genç kızlar ve evli olmayan bayanlar için kullanılmaktadır. Ancak günümüzde bu kelimenin kullanılması hoş karşılanmamaktadır. Bu yüzden bu kelimeyi kullanmaktan kaçınınız. Mademoiselle kelimesinin kısaltması “Mlle”, çoğul hali olan Mesdemoiselles kısaltması ise “Mlles” olarak yazılır.

Les abréviations (Kısaltmalar)

Monsieur (məsyö) : M.

Messieurs (mesyö) : MM.

Madame (madam) : Mme

Mesdames (medam) : Mmes

Mademoiselle (madmuazɛl) : Mlle

Mesdemoiselles (medmuazɛl) : Mlles

 

Note : Bir kişiye direk olarak hitap ettiğimizde ya da bir zarf üzerinde, mektup, e-posta yazarken kısaltma yapılmaz.
  • Monsieur, un café s’il vous plaît.
  • Cher Monsieur,
  • C’est madame Duras.
  • Le déjeuner est prêt, Monsieur.
  • Veuillez agréer, Monsieur, l’assurance de mes sentiments respectueux.
  • Monsieur Paul Rechard, Appartemet 43

Manières alternatives de dire « Je suis fatigué(e) »

 Fransızcada “je suis fatigué(e)” (yorgunum) ifadesinin günlük konuşmada birçok farklı söyleme şekli mevcuttur. Aşağıdaki ifadelerin tamamı “çok yorgunum” anlamına gelmektedir.

Je suis exténué(e)– ɛkstenüe-

Je suis épuisé(e) – epüize-

Je suis crevé(é) – kʀəve –

Je suis claqué(é) – klake –

Je suis vanné(e) – vane –

Je suis mort(e) (de fatigue) – mɔʀ/ mɔʀt –

Je suis vidé(e) – vide-

Je suis sur les rotules – süʀ le ʀɔtül –

Je suis HS (hors service) – aşɛs-

J’ai un coup de barre – ku dö baʀ-

 

  • Elle est vraiment exténuée. Elle va dormir. (Gerçekten çok yorgun. Uyuyacak.)

 

  • Je suis épuisé(e) de toujours devoir être forte. (Her zaman güçlü olmak zorunda olmaktan çok yoruldum.)

 

  • Je suis crevé(e). La chaleur m’a crevé. (Çok yorgunum. Sıcaklık beni mahvetti.)

Avoir l’air

Bu fiil “gibi görünmek” anlamına gelmektedir. Kendisinden sonra sıfat, isim veya yalın halde fiil gelebilir.

Synonyme : sembler, paraître

Avoir l’air + adjectif

 Bu ifade “sembler ya da paraître” anlamında kullanıldığında, ifadeden sonra gelen sıfat öznenin cinsine ve niceliğine göre uyumlu olmalıdır.

  • Elle a l’air heureuse. (Mutlu gibi görünüyor.)
  • Il a l’air heureux. (Mutlu gibi görünüyor.)
  • Ils ont l’air inquiets. (Endişeli gibi görünüyorlar.)
  • Nous avions l’air fâché(e)s. (Kızgın görünüyorduk.)
  • Tu as l’air triste, ça va ? (Üzgün görünüyorsun, iyi misin ?)

⇒ Bazen sıfatın özneye uyumlu olmadığı durumlarla da karşılaşılabilir. Söz konusu bir kişi ya da canlı bir varlık olduğunda, uyumu özneye ya da “l’air” göre yapma seçimi bize bırakılmıştır. Her iki yapı da doğrudur.

  • Cette fille a l’air dangereuse. (“dangereuse” sıfatı özneyle bağlantılıdır. Vurgu özneye yapılır.)
  • Cette fille a l’air dangereux. (« dangereux »sıfatı « air » ile bir niteleme sıfatı oluşturur.)

Cansız varlıklar için yukarıda bahsedilen kural geçerli değildir. Özneye göre uyum yapılmalıdır.

  • Ce plat, ça a l’air bon. (Bu yemek lezzetli görünüyor.)
  • Ces pommes ont l’air bonnes. (Bu elmalar lezzetli görünüyor.)
  • Ça a l’air bizarre. (Garip görünüyor.)
  • Avoir l’air vieux serait un signe d’un cœur en mauvaise santé. (Yaşlı görünmek sağlıksız bir kalbin işareti olabilir.)
  • Pour avoir l’air plus mature, rien de mieux qu’une bonne coupe de cheveux. (Daha olgun görünmek için iyi bir saç kesiminden daha iyi bir şey yoktur.)

 

Avoir l’air + adjectif + de + nom

 “Avoir l’air” ifadesinin ardından “de”, “des” veya “qui” ile bağlanmış “l’air” ismine ilişkin bir tamamlayıcı ifade de geliyorsa, bu tamamlayıcıdan önceki sıfat, öznesi ne olursa olsun her zaman “l’air” ismine göre, yani masculin uyum yapılır.

  • Elle a l’air innocent d’une enfant. (Bir çocuk gibi masum görünüyor.)
  • Avec cette chemise, elle a l’air vieux d’une femme de 80 ans. (Bu gömlekle 80 yaşında yaşlı bir kadın gibi görünüyor.)
  • Elle a l’air heureux d’une personne qui a une bonne nouvelle. (İyi haber alan biri gibi mutlu görünüyor.)

 

Avoir l’air de/d’ + nom

  • Il avait l’air d’un prince. (Prens gibi görünüyordu.)
  • Ça a l’air de très bonne qualité. (Bayağı kaliteli görünüyor.)
  • Il a l’air d’un idiot. (Bir aptala benziyorsun.)

 

Avoir l’air de + infinitif

  • Ça a l’air de fonctionner ! (Çalışıyor gibi görünüyor!)
  • Elle a l’air de souffrir. (Acı çekiyor gibi görünüyor.)
  • Tu as l’air de savoir de quoi je parle. (Neden bahsettiğimi biliyor gibisin.)
  • Ils ont l’air de passer de bons moments. (İyi vakit geçiriyor gibiler.)
  • Il a l’air de vouloir rester dans ce coin-là. (O köşede kalmak istiyor gibi görünüyor.)
  • Vous n’avez pas l’air d’avoir soif. (Susamış gibi görünmüyorsunuz.)

 

Sans en avoir l’air : “-meksizin”

Kalıplaşmış bir ifade olan “sans en avoir l’air” cümle içinde “-madan, -maksızın” anlamlarını verir.

  • Comment dire non sans en avoir l’air ? (Hissettirmeden nasıl hayır deriz?)
  • Voici cinq mots pour se plaindre sans en avoir l’air. (Öyle görünmeden şikâyet etmek için on kelime.)
  • Dans le bus, on peut également travailler ses muscles abdominaux sans en avoir l’air. (Otobüste karın kaslarınızı da öyle görünmeksizin çalıştırabilirsiniz.)
error: İçerik Kopyalanamaz!