Yıllık arşiv Mart 10, 2025

Sınıf Etkinliği / Çeviri

1.Adım: Isınma

 

Öğrenciler doğru özne-fiil kombinasyonlarını bulup Présent de l’Indicatif çekimiyle okumalıdır.

  1. Elle + parler → 
  2. Nous + aimer →
  3. Je + jouer → 
  4. Tu + regarder → 
  5. Ils + marcher → 
  6. Nous + manger → 
  7. Il + arrêter → 
  8. Vous + acheter →
  9. Je + penser →
  10. Tu + détester →
  11. Nous + habiter → 
  12. Elle + fermer → 
  13. Ils + aller → 
  14. Je + avoir →
  15. Vous + être → 

 

2.Adım: Çeviri Etkinliği

 

Öğrencilere Türkçe cümleler verin ve bunları Fransızcaya çevirmelerini isteyin. Bu etkinlik sınıfla birlikte, öğretmen rehberliğinde yapılacak.

  1. Lila uzun ve zayıftır.
  2. Hayatım olağanüstü çünkü kız kardeşim bir cadı.
  3. O her gün tenis oynamıyor.
  4. Annem güzeldir.
  5. Köşede bir taksi var
  6. Sabahları parkta yürüyoruz.
  7. Mia yatakta.
  8. Onlar çok iyi dans ediyorlar.
  9. Sizin paranız var mı? Benim param yok.
  10. Biz Türk’üz. Onlar Fransız.
  11. Dünyayı fikirlerimle değiştiriyorum.
  12. Benim bir fikrim var ancak kız kardeşimin fikri yok.
  13. Çocuklar çok yorgun. Onlar parka gitmeyecek.
  14. Kızım arabada.
  15. Matematik sınavıma hazırlanmıyorum.
  16. Bu çiçekler çok güzel.
  17. Onlar iyi arkadaş değiller.
  18. Anahtarlarımı arıyorum.
  19. Korku filmlerinden nefret ediyorum.
  20. Tatilde kitap okumayı tercih ediyoruz.

 

3.Adım: Grup Çalışması

 

  • Sınıfı 4 gruba ayırın (her grup bir kutucuk alır).
  • Gruplara belirli bir süre verin.
  • Her grup kendisine verilen 5 cümleyi çevirmeye çalışır.
  • Süre bitince her grup sırayla çevirilerini okuyup tahtaya yazar.
  • Diğer gruplar da hataları düzeltmeye çalışır ve doğru çevirileri tartışılır.
  • En fazla doğru çeviri yapan grup kazanır!

 

 

 

Avoir la pêche/Avoir la patate/Avoir la frite

Fransızcada “avoir la pêche”, “avoir la patate” ve “avoir la frite” aynı anlama gelir ve günlük konuşmada “enerjik olmak, çok iyi hissetmek, formda olmak” gibi anlamlar taşır.

Bu deyimler özellikle arkadaşlar arasında yaygın olarak kullanılır ama resmi bir ortamda ya da iş yerinde kullanılması pek uygun değildir.

Synonyme: « être en forme », « être en pleine forme », « avoir plein d’énergie »

Avoir la pêche 🍑

➡️ Enerjik ve mutlu olmak anlamında kullanılır.
➡️ Hem fiziksel hem de zihinsel olarak iyi hissetmeyi ifade eder.

  • Aujourd’hui, j’ai la pêche ! Je vais tout déchirer au travail.
    (Bugün enerjim yüksek! İş yerinde harikalar yaratacağım.)
  •  Même après une longue journée, il a encore la pêche !
    (Uzun bir günün ardından bile hâlâ enerjisi yerinde!)
  • Elle a la pêche depuis qu’elle fait du sport régulièrement.
    (Spor yapmaya başladığından beri çok enerjik.)

 

Avoir la patate 🥔

➡️ “Avoir la pêche” ile tamamen aynı anlamdadır, sadece biraz daha samimi bir ifadedir.
➡️ Özellikle gençler arasında yaygındır.

  • Je me suis levé tôt, j’ai bien dormi… J’ai la patate aujourd’hui !
    (Erken kalktım, iyi uyudum… Bugün enerjim çok yüksek!)
  • T’as la patate ou t’es encore fatigué ?
    (Enerjik misin, yoksa hâlâ yorgun musun?)
  • Avant le match, toute l’équipe avait la patate !
    (Maçtan önce tüm takım çok enerjikti!)

 

Avoir la frite 🍟

➡️ Aynı şekilde “enerjik olmak” anlamına gelir.
➡️ Belçika’da ve Kuzey Fransa’da daha yaygın kullanılır.

  • Malgré le stress, j’ai la frite aujourd’hui !
    (Strese rağmen bugün bomba gibiyim!)
  • Depuis qu’il a commencé son nouveau job, il a la frite !
    (Yeni işe başladığından beri enerjisi yerinde!)
  • Tu veux aller courir ? – Ah ouais, j’ai la frite, allons-y !
    (Koşuya çıkmak ister misin? – Evet, enerjim yerinde, hadi gidelim!)

 

Bu üç ifade arasındaki fark sadece kelime seçimidir, anlam olarak birebir aynıdır. Genellikle “avoir la pêche” daha yaygınken, “avoir la patate” ve “avoir la frite” biraz daha samimi ve bölgesel farklılık gösterebilir. 🎉

Le seul / le premier / le dernier + à infinitif

Le seul à + infinitif

Fransızcada “le seul-la seule” (tek kişi) veya “le premier-la première / le dernier-la dernière” (ilk / son kişi) gibi ifadelerden sonra bir eylem geliyorsa, genellikle “à” edatı kullanılır.

 

Il est le seul à comprendre ce problème. (Bu problemi anlayan tek kişi o.)

 

Elle est la première à arriver. (Gelen ilk kişi o.)

 

Nous sommes les derniers à partir. (Giden son kişiler biziz.)

 

Est-ce que je suis le seul à ne pas comprendre le français ? (Fransızcayı anlamayan tek ben miyim?)

 

Marie est la seule à ne pas pouvoir résoudre ce problème. (Bu sorunu çözemeyen tek kişi Marie.)

 

Je n’en peux plus ! Je suis la seule à ne pas avoir terminé mon travail. (Artık dayanamyorum. İşim bitmeyen tek kişi ben miyim?)

👤 – Günlerdir enerjim yok. Tükendim, bittim!
👥 – Haha, son günlerde çok iş vardı!
👤 – Gerçekten, yorgun olan sadece ben miyim?
👥 – Hayır, merak etme, hepimiz aynı durumdayız! 🚣‍♂️💨

Visiter ou Rendre visite ?

Visiter :

Visiter + lieu

👉 “Visiter” fiili sadece yerler için kullanılır. Şehirler, müzeler, anıtlar, tarihi yapılar gibi mekânlar.

  • J’ai visité Paris. (Paris’i ziyaret ettim.)
  • Nous allons visiter un château médiéval ce week-end. (Bu hafta sonu bir ortaçağ kalesini ziyaret edeceğiz.)
  • Ils visitent un musée d’art contemporain. (Bir çağdaş sanat müzesini ziyaret ediyorlar.)

 

Rendre visite :

Rendre visite à + personne

👉“Rendre visite à” fiili sadece insanları ziyaret etmek için kullanılır.

  • Ce soir, je rends visite à ma grand-mère. (Bu akşam büyükannemi ziyaret ediyorum.)
  • Nous avons rendu visite à nos amis en Italie. (İtalya’daki arkadaşlarımızı ziyaret ettik.)
  • Elle rend souvent visite à son oncle. (Sık sık amcasını ziyaret eder.)
  • Ils leur ont rendu visite. (Onları ziyaret ettiler.)

 

Complètez avec “visiter” ou “rendre visite à”.

  1. Demain, nous allons ______ notre grand-mère.
  2. L’année dernière, j’ai ______ la Tour Eiffel.
  3. Cet été, ils vont ______ leurs cousins en Espagne.
  4. Tous les dimanches, Paul ______ ses parents.
  5. Pendant notre voyage en Italie, nous avons ______ Venise et Florence.
  6. Est-ce que tu as déjà ______ le musée du Louvre ?
  7. Hier, je suis allé ______ mon ami à l’hôpital.
  8. Mes voisins veulent ______ New York l’année prochaine.
  9. Avant de partir en vacances, je vais ______ ma tante.
  10. Nous aimons ______ des monuments historiques quand nous voyageons.

 

Se reposer et se détendre

“Se reposer”, fiziksel olarak yorgunluktan kurtulmak, enerji toplamak anlamına gelir. “Se détendre”, zihinsel olarak rahatlamayı, gevşemeyi ifade eder.

 

  • Après une longue journée, j’aime me détendre en écoutant de la musique.
    (Uzun bir günün ardından müzik dinleyerek rahatlamayı severim.)
  • Tu as l’air fatigué, va te reposer ! (Yorgun görünüyorsun, git biraz dinlen!)
  • Lire un livre me détend.” (Kitap okumak beni rahatlatır.)
  • Je vais me reposer un peu avant le dîner. (Akşam yemeğinden önce biraz dinleneceğim.)
  • Ce weekend, je vais rester à la maison pour me reposer. (Bu hafta sonu dinlenmek için evde kalacağım.)
  • Je cours pour me détendre. Après avoir couru, je dois me reposer ! (Rahatlamak için koşuyorum. Koştuktan sonra dinlenmeliyim)

“Se détendre” daha çok zihinsel ve duygusal rahatlama ile ilgiliyken, “se reposer” bedensel dinlenme ile ilgilidir.

BON ou BIEN

Fransızcada “bon” ve “bien” sıklıkla karıştırılan kelimelerdir çünkü her ikisi de “iyi” anlamına gelen olumlu bir anlam taşır. Ancak kullanım alanları ve dil bilgisel işlevleri farklıdır.

BON 

‘Bon’ kelimesi, “iyi” anlamının dışında kullanıldığı bağlama göre birçok anlam taşıyabilir.

(délicieux, heureux, adroit, agréable, bénéfique, excellent, exact, généreux)

Bu kelime, Fransızcada genellikle sıfat olarak kullanılır. Sıfat olarak kullanıldığında, bağlı olduğu ismin cinsiyetine (eril ya da dişil) ve tekillik-çoğulluk durumuna göre uyum sağlar.


Masculin/Pluriel: BON / BONS

Féminin/Pluriel: BONNE / BONNES

 

  • C’est un bon film. (Bu, iyi bir film.)

“Film” eril bir isimdir. Nasıl bir film? İyi ya da kaliteli bir film.

 

  • C’est une bonne personne ! (İyi bir kişidir!)

“personne” dişil bir isimdir. Nasıl bir kişi? Bir kişinin iyi bir karaktere sahip olduğunu ifade eden bir cümledir.

 

  • Nous avons acheté un bon tapis pour la chambre. (Oda için iyi bir halı aldık.)

              → Nasıl halı? İyi, kaliteli halı.

 

  • C’est un bon gâteau ! (Bu lezzetli bir pasta!)
  • Ce gâteau est très bon. (Bu pasta çok lezzetli.)
  • Les tartes sont bonnes. (Turtalar lezzetli.)

 

  • Il est bon élève, il a toujours de bonnes notes. (O, iyi bir öğrenci; her zaman iyi notlar alır.)
  • Tu as un bon travail. (Mükemmel bir iş çıkardın.)
  • Il faut dormir suffisamment, c’est bon pour la santé. (Yeterince uyumak gerekir, bu sağlık için faydalıdır.)
  • L’adresse est bonne, vous pouvez y aller directement. (Adres doğru, direkt oraya gidebilirsiniz.)
  • C’est un homme bon. (Cömert bir adamdır.)

 

Ünlem ifadeleri

Bon ! (Peki, hadi bakalım)

Motivasyon, başlangıç ya da dikkat çekmek için kullanılır.

  • Bon ! On commence la réunion. (Hadi bakalım! Toplantıya başlıyoruz.)
  • Bon, ben, je vais y aller. À plus tard ! (Peki, ben gideyim. Görüşürüz!)
Ah bon ! (Gerçekten mi? / Öyle mi!?)

Şaşkınlık, merak ya da ilgi ifade etmek için kullanılır.

  • Je vais déménager à Paris. (Paris’e taşınıyorum.)
  • Ah bon ! Pourquoi ? (Gerçekten mi! Neden?)

BIEN

“Bien” kelimesi, Fransızcada bir zarftır (adverbe). Zarflar, fiilleri, sıfatları ya da başka zarfları niteler. “Bien”  bir eylemin nasıl yapıldığını veya bir durumun olumlu bir şekilde gerçekleştiğini ifade etmek için kullanılır.

Fiili niteler:

  • Elle chante bien. (O, güzel/iyi şarkı söylüyor.)
  • Tu es bien arrivé ? (Sen güvenli bir şekilde vardın mı?)
  • Vous vous sentez bien ? (Kendinizi iyi hissediyor musunuz?)

 

Sıfatı niteler:

  • Il est bien courageux. (O, gerçekten cesur.)

(“Bien”, sıfat olan “courageux” kelimesinin anlamını yoğunlaştırır.)

 

Başka bir zarfı niteler:

  • Tu parles bien doucement. (Çok yavaş konuşuyorsun.)

(“Bien”, zarf olan “doucement” kelimesini niteler ve konuşma hızının çok yavaş olduğunu vurgular.)

 

Ünlem ifadeleri

Eh bien → En fait, En réalité

“Eh bien…”, konuşmada düşünme, dikkat çekme veya tereddüt anlarında kullanılan bir dolgu sözcüğüdür. Bu ifade, genellikle “Aslında”, “Gerçekte” veya “Peki…” anlamlarını taşır.

  • Eh bien, que veux-tu dire exactement ? (Peki, tam olarak ne demek istiyorsun?)
  • Eh bien, je ne sais pas quoi dire… (Şey, ne diyeceğimi bilemiyorum…)
Bien ! → Allez !

“Bien !”, bir işareti veya başlangıcı ifade eder. Bu kullanımda, “Hadi!”, “Tamamdır!” anlamına gelir.

Bien ! Nous pouvons commencer. (Tamamdır! Başlayabiliriz.)

Daha resmi durumlarda bu tür ifadelerde “bon” yerine “bien” tercih edilebilir.

 

Exercices:

  1. Cette tarte est vraiment _____ !
  2. C’est un _____ joli paysage !
  3. Il aime ce professeur, c’est un _____ enseignant !
  4. On se sent vraiment _____ chez toi !
  5. Ce cuisinier est très _____ dans son travail !
  6. Si tu es une _____ personne, tu dois toujours être honnête.
  7. J’aime _____ les films d’aventure.
  8. Le citron, c’est _____ pour le système immunitaire.
  9. Cette idée est _____ réfléchie, bravo !
  10. Ce gâteau est vraiment _____, tu l’as fait toi-même ?
  11. Il est _____ motivé pour réussir ses examens.
  12. Ce vin est _____, mais je préfère celui-là.
  13. Nous avançons _____ lentement.

 

SAVOIR ou CONNAITRE : quelles sont les différences ?

SAVOIR : 

(Être capable de faire quelque chose. Être informé de quelque chose.  Avoir quelque chose en mémoire.)

1.”Savoir” fiili,  mastar bir fiil ile birlikte kullanılır.

  • Elle sait parler français. (Fransızca konuşmayı biliyor.)
  • Je sais nager. (Yüzmeyi biliyorum.)

2. “Savoir”, bağlaçlarla başlayan yan cümleler ile de kullanılır. (que, quand, qui, où, comment, pourquoi, combien, si…)

  • Je ne sais pas si c’est possible. (Bunun mümkün olup olmadığını bilmiyorum.)
  • Elle sait comment faire ce gâteau. (Bu keki nasıl yapacağını biliyor.)
  • Il sait que tu es en retard. (Geç kaldığını biliyor.)

3. “Savoir” fiilin ardından bir isim kullanırız. Ezberlenmiş veya zihinsel bilgiyle ilişkilidir.  

  • Je sais mon texte par cœur. (Metnimi ezbere biliyorum.)
  • Il sait toutes les capitales du monde. (Dünyadaki bütün başkentleri biliyor.)

4. “Savoir” fiili, bazen tek başına da kullanılabilir. Bu durumda, genellikle “biliyorum” veya “haberdarım” anlamında kullanılır.

  • Tu sais ! (Biliyorsun!)
  • Elle sait, mais elle ne veut pas le dire. (Biliyor ama söylemek istemiyor.)

 

CONNAITRE:

“Connaître” fiili, sadece isimle birlikte kullanılır. Bu, bir kişiyi veya bir şeyi tanımak anlamına gelir.

  • Je connais cette chanson ! (Bu şarkıyı tanıyorum.)
  • Elle connaît la vérité. (Gerçeği biliyor.)
  • Est-ce que vous connaissez Paris ? (Paris’i tanıyor musunuz?)
  • Je connais Tarkan. (Tarkan’ı tanıyorum.)
  • Nous connaissons ce professeur. (Bu öğretmeni tanıyoruz.)

 

Une autre petite nuance, « savoir » est utilisé pour les choses, tandis que « connaître » s’applique aux choses et aux personnes. 

 

Complétez par « savoir » ou « connaître »

  1. Tu __________ où se trouve la bibliothèque ?
  2. Je __________ bien cette chanson, elle est très populaire.
  3. Nous ne __________ pas si le magasin est encore ouvert.
  4. Mes parents me __________. Ils savent que je ne l’ai pas fait.
  5. Il __________ ce quartier depuis longtemps, il y habite.
  6. Elle __________ parler trois langues couramment.
  7. Je ne __________ pas cet acteur, il est nouveau dans le film.
  8. Marie __________ comment préparer une tarte aux pommes.
  9. Vous __________ cet endroit ? C’est un très beau parc.
  10. Oui, je __________, Pierre me l’a expliqué hier en réunion.
  11. Je ___________ ma leçon par cœur.
  12. J’ai hâte de goûter ce plat que je ne ___________ pas encore !

 

error: İçerik Kopyalanamaz!