Sentir : (Hissetmek, koklamak)
℘Percevoir quelque chose par l’odorat et et le toucher.
(Koku ya da dokunma yoluyla bir şeyi algılamak.)
℘Dégager une odeur.
- Elle sent bon. Elle utilise quel parfum ? (O güzel kokuyor. Hangi parfümü kullanıyor?)
- Ça sent bon en cuisine ! (Mutfaktan güzel kokular geliyor.)
- Je sens un peu de regret dans sa voix. (Onun sesinde biraz pişmanlık hissediyorum.)
- Je sens que le paradis m’appelle. (Cennetin beni çağırdığını hissediyorum.)
- Je sens que ça vient. (Geldiğini hissediyorum.)
- Je sens grandir ma peur.(Korkumun büyüdüğünü hissediyorum.)
- Je sens la vie qui se rapproche alors que tout ce que je veux c’est mourir. Marilyn Monroe (Tüm istediğim ölmek olduğunda hayatın yaklaştığını hissediyorum.)
Se sentir : (Hissetmek)
Se sentir + adj / adv
℘Faire connaître dans quel état, quelle disposition l’on est.
- Je me sens super bien aujourd’hui !
- Elle se sent parfois seule. (O, bazen yalnız hissediyor.)
- On se sent parfois triste et vide sans vraiment savoir pourquoi. (Bazen nedenini bilemeden üzgün ve boşlukta hissederiz.)
- Quand je me sens moche je pense à toi et je me sens mieux. (Çirkin hissettiğimde seni düşünüyorum ve daha iyi hissediyorum.)
Ressentir : (Hissetmek)
Ressentir + nom
℘ Éprouver une sensation, un sentiment profond.
Gerçek ve derin bir duygudan bahsederken.
- Je ressens une grande tristesse. (Büyük bir üzüntü hissediyorum.)
- Je ne sais plus ce que je ressens. (Hissettiğim şeyi artık bilmiyorum.)
- Je ressens une douleur quand je pense à lui. (Onu düşündüğümde acı hissediyorum.)
- Je ressens ta présence chaque jour dans ma vie. (Hayatımda her gün senin varlığını hissediyorum.)
- Je ne peux pas expliquer ces choses que je ressens pour vous.(Senin için hissettiğim bu şeyleri açıklayamam.)
Yazar hakkında